“Sen gittin ya ben çok güzelleştim” diye bir kitap okumuştu, ismi çok etkilemişti. Nasıl olur da gidenin arkasından güzelleşilir diye düşündü hep. Arada şımarıklık yapıp hep kendini güzel hissettiğini de itiraf ediyordu..
Gidenlerin ardından mahsun kaldığını, ışığının söndüğünü, ruhunun sessizliğe büründüğüne defalarca tanık olmuştu. Kendi anlatımıyla yarım asrı geride bırakmıştı, dile kolay..
Yüreğini mutluluklar kadar, acılara da kapattığını düşünüyordu artık, önce saatler günlere, günler aylara,sonra aylar yıllara yol vermişti.. Ömrünün mahsun yılları.. dört, beş, altı…
Suya bıraktıklarım diyordu gidenlere, kendini de bırakarak.. Son sonbaharda ;
”Üzerime düşen yapayalnız bir ağacın gözyaşı ..kimsesiz, yalnız..
Şimdi sonsuz bir sessizlik duyabildiğim, geç değil mi?”
Diye sormuştu ; geç değil mi?
Uyandığında kuşların sesini neredeyse duyamıyordu, irkildi.. Üzgün olduklarını anladı hemen, balkona koştu; gittiğini biliyorlardı..
Kimilerini gidenler, kimilerini de gelenler güzelleştiriyor diye geçirdi içinden. Gelenleri diledi.. ”Geç değilmiş” dedi gülümseyerek.. Geç değil..
Tut ki karnım acıktı, anneme küstüm
Tüm şehir bana küskün
Bir kedim bile yok anlıyor musun
İklim değişir, Akdeniz olur, gülümse..
Kemal Burkay
Hep gülümse